Ülkemizde sağlık hizmetlerinin giderek daha fazla ticari nitelik kazandığı görülüyor.
Sağlık turizmine yönelik son dönemde gerçekleştirilen yatırımlar ve bazı sağlık hizmeti sunucusu kuruluşların Borsa İstanbul’da işlem görüyor olması sağlık hizmetlerinin artık ticari nitelik kazanmış olduğunu ortaya koyuyor. Özel sektörün yanı sıra devlete ait sağlık kuruluşlarının da sağlık hizmetlerinin işletme mantığına göre sunulduğu görülüyor.
Sağlık kurumlarında sözleşmeli çalışma düzeni son dönemde giderek daha fazla yaygınlık kazandı. Devlet hastanelerinde yöneticiler sözleşmeli statüde çalışıyor. Devlet hastaneleri de bunun içinde olmak üzere sözleşmeli statüde istihdam edilen hekimler ve sağlık personelinin sayısı artmış bulunuyor. Personelin istihdam şeklinin yanı sıra ücretlendirilmesinde de özel işletme mantığı geçerli kılınmış durumda ve ücretlendirmede performans sistemi uygulanıyor. Gerek özel sektörde, gerekse de kamu sektöründeki tablo sağlık hizmetlerinin niteliğinin giderek daha fazla ticari özellikler kazandığını gösteriyor.
Sağlık hizmetlerinde ticarileşme ve kamu sağlık otoritesi
Sağlık hizmetlerinin giderek ticari bir sektör haline gelmiş olduğu koşullarda, bu hizmetlerin mesleki ilkelere uygun şekilde yapılıp, yapılmadığı konusunun daha fazla önem kazanması beklenirdi. Ancak sağlık hizmetlerinin mesleki denetimine ilişkin kayda değer bir mekanizmanın oluşturulabilmiş olduğunu söylemek olanaklı değil. Büyük ölçüde tabip odaları tarafından sağlanabilecek mesleki denetim mekanizmalarının işlevsiz olduğu görülüyor. Sağlık hizmetlerine ticari bir nitelik kazandırılmış olmasına karşın tabip odaları tarafından yerine getirilmesi beklenen mesleki denetim işlevine çeki düzen verilememesinin tabip odalarının ve kamu sağlık otoritesinin tutumundan kaynaklandığı söylenebilir.
Ülkemizde kamu sağlık yönetim mekanizması içinde özel sektör bakış açısının baskın duruma gelmiş bulunmaktadır. Kamu sağlık yönetimi mekanizmasında, özel sağlık kuruluşu sahibi ya da hissedarı olan hekimler ile mesleki kariyerini özel sağlık sektöründe yapmış yöneticilerin önemli bir ağırlığı olduğu biliniyor. Kamu sağlık yönetim mekanizması içinde özel sektör bakış açısının baskın durumda olmasının, kamu sağlık otoritesinin mesleki denetim konusunda çok istekli davranmamasında etkili olması söz konusu olabilir. Kamu sağlık otoritesinde etkili olan söz konusu özel sağlık hizmetleri öncelikli yönetim anlayışı kamu makamları ile tabip odalarının mesleki denetim konusunda işbirliği içinde çalışma yürütmelerine engel oluyor.
İşyeri hekimliği hizmetlerinde şirketleşme
İşyeri hekimliği hizmetlerindeki sözleşme sürecinin geçirdiği dönüşümde özel sektörcü kamu yönetim anlayışının etkilerini izlemek olanaklıdır. İşyeri hekimliğinin bireysel olarak yürütüldüğü dönemde tabip odaları işyeri hekimliği sözleşmelerinin imzalanmasında aracılık rolü üstlenebilirken, bu hizmetin işyeri ortak güvenlik birimleri aracılığı ile şirketleşmesi sürecinde sözleşme şekli değişikliğe uğradı. İşyeri hekimliği hizmetlerinin şirketleşerek bir kısmı özel hastaneler tarafından oluşturulan ortak sağlık güvenlik birimleri aracılığı verilmeye başlanmasından sonra tabip odalarının bu aracılık rolüne son verildi. İşyeri hekimliği sözleşmesi sürecine ilişkin bu değişiklik sağlık hizmetlerinde şirketleşmenin tabip odalarının kamusal denetim mekanizmasını ortadan kaldırılmasının aracı olarak rol oynadığını gösteriyor.
Üniversite yöneticilerine meslekten men cezası verilmesi
Ancak sağlıkla ilgili işlevsel kamusal denetim mekanizmalarının oluşturulamamasının tek nedeni, kamu hizmetlerinde son dönemde gerçekleşen piyasalaşma süreci ve buna karşılık gelen kamu yönetim anlayışı değil. Bu durumun bir diğer nedeninin de tabip odalarının kendi içindeki yönetim anlayışından kaynaklandığını belirtmek gerekiyor. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılarak şirketler üzerinden sunulmasını öngören egemen neo-liberal kamu yönetim anlayışının yanı sıra kamu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yönetiminde yer alan muhalif siyasal yönelimlerin de tabip odalarının kamusal denetim işlevi üstlenmesi konusunu doğru şekilde ele almadığını söylemek gerekiyor. Bunun örneğini son dönemde Türk Tabipler Birliği tarafından tıp kökenli üniversite yöneticilerine doktorlukla bağlantısı bulunmayan yöneticilik uygulamaları gerekçesiyle meslekten men cezası verilmiş olması oluşturmuştu.
Gerek kamu sağlık otoritesinin, gerekse de ona muhalif siyasi söylemlerin odağı olma iddiasındaki Türk Tabipler Birliği’nin kamusal mesleki denetim konusundaki tutumunun sorunlu olduğu söylenebilir
2022 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'nde ve Akdeniz Üniversitesi'nde barış akademisyeni olarak bilinen akademik personele yönelik üniversite yöneticilerinin tutumu nedeniyle Türk Tabipler Birliği (TTB) ve bazı tabip odaları tarafından meslekten men cezası verilmişti. Türk Tabipler Birliği ve bazı tabip odalarının söz konusu tutumu, tabip odalarını birer mesleki denetim kuruluşu olarak görmek yerine hak savunusu yapılan yerler olarak görme eğiliminde olduklarını gösteriyor. Sağlık hizmetlerinin giderek ticari bir nitelik kazandığı ve bu nedenle mesleki denetimin her geçen gün daha önemli hale geldiği günümüz koşullarında, ülkemizde gerek kamu sağlık otoritesinin, gerekse de ona muhalif siyasi söylemlerin odağı olma iddiasındaki Türk Tabipler Birliği’nin bu konudaki tutumunun sorunlu olduğu söylenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder